Yastık Adam oyununu 3 Şubat günü Şinasi Sahnesinde izledim.
Oyunun İngilizce adı "The Pillowman", İrlandalı oyun yazarı Martin McDonagh tarafından yazılmış. Oyunun prömiyeri Londra'da 2003 yılında yapılmış. Oynanmaya başlamasından sonra 2004 yılında "Laurence Olivier Ödülleri" - En İyi Yeni Oyun, 2005 yılında "New York Drama Critics' Circle Ödülleri" - En İyi Yabancı Oyun Ödüllerini kazanmış. Ayrıca, yine 2005 yılında "Drama Desk Ödülleri" ve "Tony Ödülleri" En İyi Oyun dalında aday gösterilmiş.
Ülkemizde de 2010 - 2011 "Sanat Kurumu" - En İyi Çeviri Ödülü (Yusuf Eradam) ve "Baykal Saran Tiyatro Ödülü" - En İyi Oyuncu (Tolga Tekin) ödüllerini kazanmıştır.
Bu kadar ödülden sonra benim oyun hakkındaki düşüncelerime gelelim. Oyunun hem beğendiğim, hem de beğenmediğim yanları var ama ikisi de iç içe.. Gerçekten öyle mi bilmiyorum ama eğer oyun "in-yer-face" tiyatro ise bazı şeyler benim için çok daha anlamlı olacak...
İlk olarak ödül almasına rağmen benim beğenmediğim şey, oyunun çevirisi.. Çeviri yüzünden oyunu izlerken bir çok yerde dublajlı amerikan filmi izliyor gibi hissettirdi bana.
Bunun dışında, oyunculuk muhteşemdi, benim daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir genelde izlediğim etkinlikte 1-2 kişiyi favorim seçerim ama bu oyunda bunu seçmekte çok zorlandım. Seçmem gerekirse de Tolga Tekin (Ariel) ve Murat Çidamlı'yı (Katurian) seçerim. Tolga Tekin o kadar gerçekçi oynadı ki ben oturduğum yerde büzüldükçe büzüldüm korkudan.. Murat Çidamlı ise sahnede muhteşem bir oyunculuk sergilerken dayak yedi, işkence çekti, birkaç dakika baş aşağı asılıyken sanki hiçbir şey yokmuş gibi oyununa devam etti...
Herşey gerçek gibiydi; sanki ben yaşadım, ben işkence gördüm, dayak yedim... İşte beni rahatsız eden nokta da bu oldu. Bir yandan izlerken bir yandan da zihnimde okuduğum haberler dönmeye başladı. Orantısız şiddet, çocuk istismarı, aile içi şiddet, işkence vb. Böyle oldukça da ben kendimi daha kötü hissetmeye başladım, hatta o gün bütün enerjim içimden çekilmiş gibi sadece oturup düşünerek geçirdim. Ehh dediğim gibi beğendiklerim ve beğenmediklerim iç içe.. Oyunculuğun iyi olması benim de oyunu hissetmemi sağladı, ben hissettikçe de oyun daha gerçek oldu..
Hatta bir şey itiraf edeyim; oyundan çıkınca bunu blog'umda yazmak istemiyorum sonra ne değişti bilmiyorum ama bir anda yazmaya karar verdim.
Eğer bana bir daha gider misin diye sorarsanız hayır kesinlikle gitmem, ben oyunları çoğunlukla 1 kere izleyen biriyimdir bu da tamamen gitmek istediğim etkinlikler çok olurken zamanımın az olmasıyla ilgili. Ama tavsiye eder misin diye sorarsanız tabi ki tavsiye ederim sadece benim gibi çabuk etkilenen biriyseniz o gün tiyatro sonrasına program yapmayın...
Not: Oyunun Yönetmeni, İlham Yazar benim gözümde bu sezonun en iyi yönetmeni ödülünü almak üzere..